“`html
Ölümlerin Gölgesinde Kayıp Yürekler: Kartalkaya Yangını Üzerine Düşünceler
Adalet arayışının sessiz yankıları arasında, sabahın erken saatlerinde Bolu’nun Kartalkaya bölgesinde meydana gelen yıkıcı otel yangınıyla sarsıldık. Gece boyunca yarı karanlıkta kaybolan hayatlar, içinde tanınmış akademisyen ve Sözcü Gazetesi yazarı Nedim Türkmen’in de bulunduğu, (şimdilik) 78 canımızı daha bizden aldı.
Hayatını kaybedenlere Allah’tan rahmet, geride kalan acılı ailelere sabır diliyoruz.
Sabrın ardındaki acı ise, adaletin olmadığı durumlarda sabır dilemenin dahi bir hakaret olabileceğidir.
Çünkü otel yangını, sorumluluklarını yerine getirmeyenlerin sayısının ne denli fazla olduğunu gözler önüne seriyor; fakat sorumlu bir fiil tespit etmekte zorlanıyoruz.
Otelin tehlikeli konumu ve yapısal eksiklikleri, yangın anında müdahalenin olanaksız olduğunu ortaya koymasına rağmen, bu durumu göz ardı edenler, yangın güvenlik denetimlerini yapmayanlar, haksız yere otel ruhsatı verenler ve işletmenin sürdürülebilirliği için gereken önlemleri almayanlar gibi birçok sorumlu kendini gizliyor.
Güvenlik Önlemlerinin Yetersizliği ve İhmaller
Otelin yerel yerleşim yerlerinden 40-50 km uzakta bulunması, yangına müdahale edecek itfaiyenin ulaşması için 1 ila 1.5 saat beklemek zorunda kalması bir gerçektir. Bu turizm bölgesine özgü itfaiye teşkilatının eksikliği, yangın alarm sistemleri ve diğer güvenlik önlemlerinin yokluğu, bu emsal vakadaki ihmal zincirini daha da pekiştiriyor.
O sorumlular, baharın gelişiyle kafalarını yastığına koyarak uykuya daldılar mı acaba? Bu sorular yanıtsız kalırken, yetkili bakanlıklar sorumluluğu belediyeye atıyor ve yangın denetimlerinin 2023’te yapıldığını iddia ediyor. Ancak, Bolu Belediyesi son denetimin 2007’de olduğunu savunuyor. Araştırmalar devam ederken bir yangın yeterlilik belgesinin alınmış olması her iki tarafın da ellerini temizleyecek bir malzeme sunuyor.
İnsanların Devlet Organlarına Güveninin Kayıp Olması
Bu trajik olay, halkın devlet mekanizmasına olan güveninin yitirildiği gerçeğini gözler önüne seriyor. İnsanlar seçtikleri yetkililere güvenmiyor ve böyle trajik olayların üstünün örtülmesiyle ilgili bir ümidin peşinde değil. Tüm bunlar, sorumluluğun birbiri üzerine atıldığı bir siyasi atmosferin yarattığı çaresizligin sonucudur.
Siyasi idare, olayı üstü kapalı bir biçimde örtbas etmeye çalışırken, en kolay hedef yine mutfak personeli olacaktır. Yangının mutfakta başlamış olması, onları günah keçisi yapmaya yetiyor; ancak bu durum, üst düzey denetim eksikliklerini sorgulamıyor.
İhmalkar Zihniyet ve Sorumluluk
Yayılan ihmalkarlık, denetimsizlik ve vurdumduymazlık, can kaybını göze alan bir anlayışın sonucudur. Bu durum, insanların hayatının önemsizleşmesi üzerine kurulmuş bir düzene dönüşmüştür.
Ölüm ve Kayıplar Üzerine Düşünceler
Çoğumuz yaşamın kıymetini bilemeden büyüyor, her gün iddia edilen riskler, meselenin yalnızca bir istatistik haline geldiğini düşündürüyor. Bu coğrafyada, acının sıradanlaşması, insanların yaşamların güvenliğini tehdit ediyor. Bir ülkeyi tanımak için, içindeki yaşamın nasıl yok olduğunu incelemek gerekir. Albert Camus’un dediği gibi, “Bir ülkenin en zayıf yönlerini öğrenmek için, o ülkede en çok hangi sözlerin paylaşıldığına bakın.”
Son nefeslerini veren masum çocukların hikayeleri, acı ve umut arasında salınıyor. Adaletsiz bir dünyada masumiyet, kaçınılmaz bir trajedi haline geliyor.
Trajedi bir yana, güncel olayların üst üste geldiği bir dönemde, Kartalkaya’daki yangın dumanları henüz dağılmadan, bir muhalefet liderinin tutuklanması gündeme geliyor. Olayları örtbas etme çabası, demokratik bir toplumda kabul edilemez.
İfade Özgürlüğü ve Direniş
Düşünce özgürlüğünün ceza aldığı bir sistemde, Türk aydınlarının duyarlılıklarını ilerletmesi şarttır. Gerçek bir direniş, cesur duranların mücadeleleriyle mümkündür. Teğmen Ebru Eroğlu ve arkadaşlarının, “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” diyerek seslendirdikleri yemin, tarihi bir anı temsil etmektedir.
Bugün denetimler ve siyasi baskılar altında, sadece geçmişimizi değil, aynı zamanda geleceğimizi de sorgulamamız gerekiyor. Uğur Mumcu’nun dediği gibi, “Dün sabaha değin araştırarak yazdığım hiçbir konuyu yalanlayamadınız.” Bu bilgelik, bugün bizlerin daha adil bir dünya için ses yükseltmesi gerektiğinin mesajını taşıyor.
Hrant Dink’i kaybettiğimiz gün, umutlarımızı tekrar gözden geçirmemiz için bir neden sundu. Farklı kimlikler ve kültürler arasında köprü kuran Dink, vefat etti ama onun hatırası, bizlere adalet arayışında ilham vermeye devam ediyor.
Tarihimizde kaydını tutan cesur kalemleri, mücadele eden bireyleri anmayı görev bilmeliyiz. Unutmayalım ki, gerçekler ile yüzleşmeden adalet sağlanamaz.
Sadık ÇELİK
“`
More Stories
Bu dosyaları da soruşturun
Güney Afrika lideri, Trump’la anlaşmazlığı çözmek için Musk’ı aradı
Elazığ’da ambulans ile otomobil çarpıştı: Yaralılar var!